Polonya hakkında bir şeyler yazmayı uzun zamandır planlıyordum ve sonunda sizler için bir kaynak niteliğinde olacağını umduğum bu yazıyı kaleme aldım. Polonya‘yı en iyi şekilde nasıl anlatabilirim diye uzun süre düşünürken, en nihayetinde Polonya’nın ilginç yanları, doğal güzellikleri, yaşam biçimi gibi çeşitli konularda internette gözüme çarpan detaylarına değinmeye karar verdim… Polonya hakkında yazılmış olan nufüs, coğrafya, yönetim, arazi yapısı… gibi Wikipedia verileriyle boğuşmaktan daha iyidir diye düşünüyorum…
Bildiğiniz gibi Türkiye artık, Polonya vatandaşlarından vize istemiyor. Umarım günün birinde bizler de Avrupa Birliğine girerek bu kolaylığa sahip olabilir, dilediğimiz gibi Polonya’nın güzelliklerini keşfedebiliriz. Gelin beraber internet aleminde Polonya hakkında neler bulabiliyoruz bakalım…
Polonya’da Gezilecek Yerler
Yazını ayrı, kışını ayrı sevdiğim Polonya için söylenebilecek ilk cümle; “mutlaka görmeniz gereken bir ülke” olur sanırım. En azından benim için öyle… Dayanılmaz soğuklarıyla insanı çileden çıkarsa da, kışın ayrı bir güzelliği var Polonya’nın. Birçok doğa harikasına sahip olan Polonya’da, benim favorim olan Zakopane Dağı ile başlayalım…
Zakopane; Köy Havası Başka Güzel!
Zakopane Dağı, Sadece Polonya‘da değil, tüm Dünya‘da adından söz ettiren çok şirin bir köy diyebilirim. Özellikle de dağ evlerine bakmaya doyamayacağınızı garanti ederim. Genellikle kış turizmi için tercih edilse de, yazın ayrı bir güzeliği olduğu söylenir. Yazın ziyaret etme fırsatı henüz bulamasam da, en kısa zamanda tekrar ziyaret edeceğim güzellikte bir yer. Zakopne Dağı hakkında yazdıklarımı da inceleyebilirsiniz.
Gdansk; Baltık Denizi’nin Gülü…
Avrupa‘yı yaklaşık 8 yüz yıl kadar varlık göstermiş, aynı zamanda da gücüyle kasıp kavurmuş olan Töton Şovalyelerinden yadigar, gotik mimari yapısıyla da kendisine hayran kalacağınız bu şehri görmeden Polonya’dan ayrılmayın! Tabi ki yazın bile buz gibi olan Baltık Denizine de girmeyi ihmal etmeyin…
Varşova; Kalabalık ve Güzel!
Namı diğer WAWA, Polonya‘ya yolu düşenlerin es geçemediği bir şehirdir Varşova… O kadar büyük ve geze geze bitiremeyeceğiniz güzellikte tarih barındırır ki, tekrar gitmek istersiniz. Hoş, sadece T.C. Varşova Konsolosluğu‘na işinizin düşmesi çok yüksek ihtimal içerir. Çok kalabalık olması nedeniyle ve nedense bir Ankara havası içermesinden dolayı maalesef çok yaşanılası bir şehir olarak görmesem de, yine de güzel şehirdir. Ha bir de geçerken de Varşova‘nın ünlü deniz kızı heykeline de bir göz atmayı unutmayın.
Polonezköy; İçimizdeki Polonya!
Esasında Polonya bize çok da uzak sayılmaz. Polonezköy 1830 Polonya Ayaklanması sırasında hükümet başkanı, daha sonra da Polonyalı sürgünlerin siyasî lideri olan Prens Adam Czartoryski tarafından 1842 yılında kurulmuş, İstanbulun Beykoz semtinde bulunan şirin bir beldemiz. 1938 yılında Polonezköy sakinleri T.C. vatandaşlığına kabul edildiler. 1968 yılında Polonezköy sakinleri işledikleri topraklar üzerinde tapu hakkına sahip oldular. Günümüzde Polonezköy’de yaklaşık olarak 1.000 kişi yaşamakta. Bunlar arasında sadece bir kaç düzine kişi düzgün Lehçe konuşmakta.
Ne yazık ki, İstanbul‘un biraz dışında kalmasından dolayı, çok merak etsem de Polonezköy‘e bir türlü gidemedim; ancak gidenlerden oldukça güzel anılar dinlemişliğim vardır. Fırsatınız varsa eğer kaçırmamanızı öneririm. Tabi ben de gidilecek yerler listeme eklemeyi ihmal etmedim.
Mazury Gölü; Göller Cenneti!
Henüz gidemediğim; ancak adından çok sık bahsedilen bir yer Mazury. Esasında içerisinde 2.000’den fazla göl barındıran bir doğal park desek yanlış olmaz sanırım. Şimdilik Mazurygölü hakkında çok fazla yazacak bilgim yok açıkçası. Bu yüzden en kısa zamanda ziyaret edip, sizleri de bu güzellik hakkında bilgilendireceğime emin olabilirsiniz.
AUSCHWİTZ-BİRKENAU; Savaşın Acı Yüzü!
2.Dünya savaşının en acımasız günlerini yaşamış bir ülkedir Polonya… Auschwitz, Hitler’in Avrupa’nın tam merkezinde yer alma, kolay gizlenebilme ve genişleyebilme özelliklerinden yola çıkarak yerini bizzat belirlediği bir alan. Kasabanın asıl ismi Oświęcim; ancak 1939’daki Alman işgalinden sonra ismi Almanlaştırılarak Auschwitz adını alır. Toplama kampına dönüştürüleceği için hemen etrafındaki halk boşaltılır, uzak bölgelere sürülür. Evler yıkılır, bir kısmı da subayların karargah ve evleri olarak korunur. Gaz odaları gelenleri öldürmeye yetmeyince onlar da aynı iş için kullanılacaktır… Daha fazlasını okumak isterseniz eğer, AUSCHWİTZ-BİRKENAU NAZİ TOPLAMA KAMPI hakkındaki yazıma göz atabilirsiniz.
Spor; Onlar İçin Hayatın Vazgeçilmezi!
Dünyanın gelmiş geçmiş en güçlü adamı Polonyalıdır. 5 altın madalyalı Mariusz Pudzianowski, Dünyada her sene düzenlenen güç yarışmalarında “Dünyanın En Güçlü Adamı” unvanına sahip olması ve düzgün kişiliği ile Polonya halkının sevgilisidir desem yanlış olmaz… Mariusz Pudzianowski dışında da binlerce yetenekli sporcuya sahip olan Polonya, özellikle kış sporlarında Dünya‘nın sayılı ülkeleri arasında.
Polonya; Eğitime Önem Veren Bir Millet!
Polonyalılar eğitime son derece önem veren insanlar. Öyle ki, nüfusun %90’ı iki lisans sahibi! Sadece eğitim değil, din de çok önemli bir unsur olarak Polonya‘da karşımıza çıkıyor. Doğu Avrupa‘da görülen Ortodoks ağırlıklı nüfus, Polonya‘da yok. Polonlar Doğu Avrupa’daki en homojen Katolik nüfusu oluşturuyorlar. Nüfusun %80’i düzenli olarak kiliseye gidiyor ve nüfusun %15’i son derece koyu bir dindarlık seviyesine sahip.
Wieliczka Tuz Madenleri; Derin mi Derin!
Wieliczka Tuz Madenleri, Polonya’nın Krakow şehrine yakınlarında bulunan Dünya’nın en eski tuz madenidir. Madeniçinde normalde 300 km’lik tünellerin bulunmasına rağmen, sadece 3,5 km’lik bölümünü gezebileceğiniz, içerisinde tuz‘dan yapılmış şamdan ve heykellerin bolca bulunduğu gezilesi mekanlardan birisi… Maden, 1996 yılında düşük tuz fiyatları ve madendeki bir çökme nedeni ile kapatılana kadar tarih öncesi çağlardan beri kullanılmış ve hatta bazı Lehistan Krallarının da evlilik törenleri bu madende gerçekleştirilmiş.
Polonya; Papa’sını Özleyen Millet!
Türkiye ve Polonya‘nın yolları Vatikan‘da kötü bir olayda kesişir. Polonya‘nın yetiştirdiği ilk ve tek Papa olan, Papa 2. Jonh Paul 13 Mayıs 1981’de, Mehmet Ali Ağca tarafından suikaste uğramıştır. Aziz Petrus meydanında gerçekleşen olayda, elinden ve karnından yaralanan Papa, Ağca‘yı cezaevinde ziyaret ederek affetmişti. Ancak Polonya halkı Mehmet Ali Ağca‘yı hiç de unutmuşa benzemiyor. Öyle ki, Polonyalıyla biriyle ne zaman uzun uzun konuşmaya başlasam, konu hep suikaste varıyor maalesef. Neyse ki Polonyalılar, bizlere kin besleyecek kadar düşüncesiz bir millet değil.
